Perşembe, Aralık 23, 2010

yhn


Çarşamba, Aralık 08, 2010

kes

saçlarımı her gün birazcık daha kestiğimde ya kimse anlamıyor kesildiğini, ya da her kes çok kibar sakar makas darbelerinin yarattığı eseri yorumlarken...

Cuma, Aralık 03, 2010

“Rapunzel ve Kurbağa Prens”

Öncelikle hikayeleri aramızda unutmuş olanlar için kısaca özetlemek en iyisi. Rapunzel denen cici kızımız bir şekilde bir cadı tarafından ailesinden alınır ve bir ormanda merdivenleri olmayan yüksek bir kulede izve hayatını sürdürmek zorunda bırakılır. Kuleye tek çıkış yolu ise altın sarısı saçlarına tırmanmaktır. Neyse gel zaman git zaman elbet her masalda olduğu üzere saf delikanlımız ki kendisinin sıfatı prenstir. Bu hatunu bulur ve cadıyı izleyerek kuleye nasıl çıkacağını da öğrenir. Hatta kuleye çıkıp kızın aklını başından da alır. Hatta birlikte kaçma planları bile yaparlar. Plan gereği prens her geldiğinde bir parça kumaş (pardon burada orijinal metinde ipek çilesi yazıyormuş kumaşta kesmiyor zilliyi tabi) getirecek ve hatun kişide bunları birleştirip kendisini aşağı indirecek halatı yapabilecekmiş. Her şey yolunda giderken neden olduğu kimse tarafından bilinmeyen bir sebepten dolayı kızımız cadıya yahu bak sen iki saatte tırmanamıyorsun saçlarımdan kuleye ama prens şıp diye geliyor yanıma diye sormuş. Oppps cevap kesinlikle libido yada yaş farkı olabilir ama cadıda embesil değil tabi olayı çakmış dakkasında. Doğal olarak kızın saçlarını keserek bir çöle salmış. Bu arada prense de tuzak kurmayı ihmal etmemiş. Eleman gelince kızdan kestiği saçı aşağı sarkıtmış bizimkisi yukarı çıkınca dumur tabi kahrından atmış kendisini kuleden ama ölmeyi bile becerememiş. Gözlerine batan dikenlerden kör olmuş. Eee beyimiz kör kızımız kel sonunda buluşmuşlar mutlu mesut vs….

Kurbağa Prens vakası da ilginçtir. Onu da hatırlayalım. Zilli prenses altın topunu kuyuya düşürür. Kurbağanın birisi ben çıkartırım ama topunu sende arkadaşlık adı altında beni yatağına alacaksın demiş. Topu çıkarmış kuyudan gece yatakta ki detaylara girmiyorum aslında kurbağa değil prens olduğu ortaya çıkmış. Bunlarda mutlu mesut vs…

Gelelim şimdi bize. Bu masallarla büyüdük elbette. Bunlar gibi daha niceleri de var. Lakin hayatta bizi dumur edecek ilişkiler yaşadıktan sonra acaba neden diye kendimize sorduğumuz soruların ardından, durup dingin bir kafayla düşündüğümüzde bu masalların bizleri nasıl etkilediğini anlayabiliriz. Örneğin kurbağa prensi ele alalım. Özetle bir kurbağayı öpen prenses sonrasında mucizevi bir şekilde prense dönüşen kurbağa durumu mevcut. Bu dakikadan sonra sormamak lazım prenseslerin karşılarına çıkan ve onlara altın toplarını getireceğini iddaa eden her hayvanı neden öptüklerini. Ya da yargılanmamalı prenslerin neden bir hayvan gibi davrandıkları. Eee bu durum böyle devam ettiği sürece de prensler ve prensesler rollerini kabullenerek oynadıkları karakterlere dönüşüveriyorlar. Sonuç olarak ortada kendisini prenses zanneden bir sürü zilli ve kocaman bir hayvan imparatorluğu çıkıveriyor.

Rapunzel vakası ise daha küçük yaşlarda çözüme ulaştırılabilir aslında. Sarı saçlıysa hatun kişi dikkat etmeli er kişi. Belki daha sonra bununla ilgili daha fazla yazabilirim ama şimdilik bu kadarı kafi diyorum.